Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Özlem

Resim
Bazen anlatmak istediğin o kadar çok şey vardır ki anlatamazsın, kelimeler yetmez. Yazmak istersin, yazamazsın. Bir şeyler karalarsın ama anlatamaz içindekileri. Yüreğinde kopan fırtınaların yanında yazdıkların hafif bir esinti bile değildir. Söylemek istediklerin boğazına düğümlenir bir yumruk gibi. En çok konuşmak istediğin kişi yanında yoktur, belki de artık hiç olmayacaktır. En çok da bu koyar adama. İçini sızlatır. Kalbin her vuruşunda daha bir acıtır. Aldığın nefes bile buruktur. Aynı havadan soluduğunu bildiğin halde bir daha kavuşamayacak olmanın burukluğu… Onun için yazılmış her sözün, o hiç okumayacak  olsa bile sana onu hatırlattığı için ayrı bir yeri vardır yüreğinde. Acı bir "hoşçakal"la başlayan ayrılığın vuslata ermesi umuduyla yaşarsın. Küçük de olsa bir umuttur işte seni yaşama bağlayan. Ve özlersin… O kadar çok özlersin ki… Sadece onu istersin. Etrafında, yanında olan herkes anlamsız gelir sana. "O yok ya, siz olsanız neye yarar" dercesin...

Sabretmeyi Bilmeli

Sabretmek… Belki de en zor şey. Çektiğin acıların son bulmasını beklemek… Ya da özlemle beklediğine kavuşmayı beklemek veya bizi zorlayan herhangi bir şey... Sabretmek acıdır, zordur. Ama insan sabredemez işte. Bu yüzdendir hataları. Ama o gene de  onlardan ders çıkarmayı denemez. Halbuki biraz sabretse derdi veren dermanını da verecek… Bazen oluruna bırakmak gerek. Bırakmazsak eğer kendimizi üzdüğümüzle kalırız işte… Bunları yazıyorum belki ama her insan gibi ben de bazen sabredemiyorum, zamana bırakılacak şeyleri hemen olsun istiyorum, kurcalıyorum. Yarayı deştikçe deşiyorum. Ama ne yapabilirim ki? Sabretmem gerektiğini biliyorum, inşallah Allah hepimize kolaylığını verir de sıkıntılı günlerimizi feraha erdirir. Kasvetli gecemizi aydınlatır.  Sıkıntılı zamanlarımızda sığınacak limanımız yok ki O'ndan başka. İnsan teslim etmeli kendini yaradana ve her zaman hayırlısını istemeli. Çünkü biliyoruz ki O bize kaldıramayacağımız yükü yüklemez. Bize düşen içinde bulunduğumuz sın...

Gidemezsin

Her şeyi bırakıp gitmek istersin bazen... Çok uzaklara, seni kimsenin bulamayacağı yerlere... Hatıralarından kaçmak istersin belki de. Onunla yaşadığın anıların olmadığı yere.Sana onu hatırlatmayacak olan. Aslında sen unutmak da istemezsin, kimsenin  onun yerini almasını da. Ama acıtır artık bu şekilde yaşamak. Bazen "yeter artık, dayanamıyorum" diyesin gelir. O yüzden gitmek istersin. Ama ne yaparsan yap gönlünden bir parça kalır hep orada. O yüzden sen nereye gidersen git aslında gidemezsin...  

Yaşamın tek gerçeği: Ölüm

Resim
Hiç ölmeyecekmişiz gibi koşuşturuyoruz. Aklımıza getirmek istemiyoruz belki de. Her nefsin tadacağı gerçeği… Birbirmizi kırıp, incitiyoruz yok yere. Sanki bizi ölüm ayırmayacakmış gibi… Ve tabi araya ayrılık girdiğinde, artık dönmenin mümkün olmadığı o sessiz gemiye binildiğinde artık çok geç kaldığımızı fark ediyoruz. Keşkeler kuşatıyor beynimizi. Artık bir daha kavuşamayacak olmanın hüznü kaplıyor yüreğimizi. Ve peşimizi hiç bırakmayacak olan vicdan azabı  ekleniyor tüm bunlara. Keşke diyoruz, keşke değerini bilseydim senin, dargın olmasaydık birbirimize, dargın ayrılmasaydık birbirimizden. Her ölüm , yoldan geçen her cenaze bize en büyük dersi veriyor aslında. Nasıl yaşarsan yaşa, nelere sahip olursan ol, sonumuzun toprak olduğunu, nasıl O'ndan geldiysek yine O'na gideceğimizi anlatıyor bize. Çok sevdiklerimizin  değerini bilmiyoruz, bilemiyoruz. En ufak şeyde bile birbirimizi üzebiliyoruz. Peki soruyorum: şu yalan dünyada hayatın değişmeyen tek gerçeği olan ölüm önümüzde...

Her şeye rağmen demişken...

Her şeye rağmen vazgeçemezsin bazen. Ne yaparsan yap, vazgeçemezsin işte. Karşındaki sana ne kadar acı çektirirse çektirsin o olmadan yapamazsın. Bu kişi bazen  özlemle beklenen sevgili, bazen ayrı düştüğün bir arkadaşın olabilir. Yaşanmışlıklar girmişse araya ve artık eskisi gibi değilse her şey, üzer bu seni. Seni üzen ona senin olduğundan daha fazla değer vermendir belki. Belki de ne kadar adım atarsan at karşılık bulamamandır artık eskisi gibi. Uğraşırsın, çabalarsın ama gene de olmaz ya… Sen gene "değmezmiş" diyemezsin. Çünkü vazgeçemezsin. "Her şeye rağmen..."

Ertelememeli

Hayatta hiçbir şeyi ertelememeli. Daha sonra yaparım dememeli. Dememeli, çünkü hiçbir şey planladığın gibi gitmez ve hep bir şeyler çıkar önüne engel. İki kere düşüneceksin yapmadan;  ama karar verirsen yapmaya, engel de olmayacaksın kendine. İçinde kalsa daha mı iyi? Dikkatli olacaksın, sonuçlarını düşüneceksin ancak verdiğin karar her ne olursa olsun arkasında duracaksın. Hata yaparsan kabullenmeyi bilecek, ders çıkarmayı öğreneceksin.  Hem hatasız kul olur mu ki? Senden her zaman mükemmel olmanı bekleyenler varsa "kusura bakma" deyip geçeceksin. Yaptığın şeylerden pişman olursan eğer, bir daha yapmayacaksın. Çıktığın yolda daima başın dik yürüyeceksin, her ne yaşayacak olsan da en önemlisi deneyim kazanacaksın. Ancak her zaman erteler ve yola çıkmazsan eğer, aklının bir köşesinde duran o düşünceler yiyip bitirecek seni. O yüzden yola çıkmaktan korkmayacaksın ve ertelemeyeceksin...

...

Kelimeler kifayetsiz kalır bazen. Sen ne söylersen söyle o anlamaz. Anlamak istemez. Boş yere çırpınır durursun o bilmez bunu. Sadece basit bir oyun zanneder yaptıklarını. Ama bilmez ki bendeki değerini, ve böyle yaptıkça daha da önemsizleşeceğini. Sen yine de çabalar durursun. Beyhudedir artık yaşananlar. Araya bir buzdağı gibi girmiştir ayrılık. Bundan sonra sen yapacağını yapmışsındır ve karşılığını alamadıysan artık "eyvallah” demek  düşer sana. "tamam senin istediğin gibi olsun, kal sağlıcakla. "