Unutmak

Unutmak istediğimiz kişileri, olayları, insanları neden unuturuz veya neden unutamayız sizce, hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm, taşındım lakin işin içinden çıkamadım. 
Unutmak iyi midir kötü müdür onu da bilemedim. Bu soruların cevabı herkes için farklıdır elbette. Ancak bunlara verilecek cevaplar da bir çoğumuzun öğrenmek istediği şeyler. Nasıl yapalım o zaman? Ben biraz kendi düşüncelerimden bahsedeyim en azından... Şu dünyada aslında yaşadığımız hiç bir şeyi unutmayız. Sadece hatırlamak istemeyiz. Düşünsenize bir an gelir ve çocukluğunuza dair belki de yaşınız çok küçükken yaşanmış bir olaydan söz açılır ve hatırlarsınız çok küçük olmanıza rağmen. Bu aslında beynimiz ne kadar mükemmel bir şekilde yaratıldığını da gösterir. Beyin her şeyi kaydediyor ve hafızamızın engin derinliklerinde bir yerlerde saklıyor ve yeri geldiği zaman pat diye önümüze çıkarıyor. Bazı şeyleri de hatırlamakta zorlanırız. Bence bu tamamen kişilere ve olaylara göre değişir. Bizim hayatımızda çok büyük izler bırakan bir insanın hatıralarıyla, kırk kere tanışsanız yine ilk görüşte ısınamayacağınız insanlar bir olur mu? Tabi ki olmaz. 
Aslında unutmak demişken, insanlara en büyük acıyı yaşatan şeylerden biridir aşk. Ondan söz etmeden de olmaz şimdi. Mesela malum kişiyi unutmak istersiniz, unutamazsınız. Hatırlamak istemezsiniz, çünkü bir daha bu acıyı yaşamak istemezsiniz belki de. Ayrılığın getirdiği o tarifi imkansız acıyı. Hele vuslat imkansızsa... Günlük hayatta gördüğünüz her şey size onu hatırlatır. Belki ilk zamanlarda daha çok olur bu ama hiç bir zaman tam olarak unutmak denen şeyin var olduğuna inanmıyorum. Mesela bir otobüs durağı... Önünden geçersiniz ve O'nlu hatıralarınız canlanıverir. Bir anda. O zaman üzerinden ne kadar geçerse geçsin buruk bir acı kaplar yüreğinizi. Veya herhangi bir şey. Sonuçta yaşanan anılar hiç unutulmaz. unutulmak istense bile. Hele hele zamanında çok mutluluk vermiş ise.
Kim tam olarak unuttum der ise yalan söylemiş olur efendim. Ben burada meseleyi ayrılık üzerinden ele alıyorum, ancak hayatımızın farklı olaylarında da bunlar geçerli. Anılar hiçbir zaman u-nu-tu-la-maz! Biraz önce bahsettiğim acılar biraz hafifler belki. Ancak bir kıvılcım tekrar her şeyi alevlendirmeye yeter de artar bile.Ama şu da var; tweetlerimden birinde de bahsetmiştim. Nedense ölüm daha çabuk soğutur bizi. Yani ölen bir kişinin hatıraları kalır evet, ancak bunlar bizi yaşayanların ve bir daha kavuşulamayacak olanların hatıralarından daha az etkiler belki de. Aslında kavuşulamayacak olmak da ayrı bir muamma. Belki de öyle olacağına inandığımız için. Hani bir söz var ya hep dönüp dolaşan, en acı şeyler yaşanması mümkünken yaşayamadıklarımız mealinde. Olay burada belki de. Onun yaşanması mümkünken dediği nokta iki tarafın da hala hayatta olması ancak birlikte güzel anılar yaşayamayacak olmaları.
Unutmak konusunda bize düşen nedir, nasıl davranmalıdır, inanın bilmiyorum. Ben sadece içimden gelenleri yazdım buraya. Şu anda okuduğum "Nar Ağacı" kitabında Nazan Bekiroğlu farklı şekilde bakmış olaylara: 
"Her şeyin bir gölge olduğunu fark edince, artık can acısa da bir, acımasa da bir. O zaman bitmez zannettiğin her türlü çile de biter. Hem öyle biter ki artık bitse de fark etmez, bitmese de fark etmez."
Kim bilir? Belki yazarın da dediği gibi her şey gölgedir. Aşk, acı, özlem, unutmak, vuslat... Hepsi. Belki de biz bunların hepsinin birer gölgeden ibaret olduğunu gördüğümüzde yazının en başında sorduğum soruların da cevabını bulmuş olacağız...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?

Her insan mutlu olamaz...